Ana içeriğe atla

Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın!

Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın!
Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın!

Türkiye'de Nae Sao Paulo gemisi ile gündeme gelen asbest, başta kanser olmak üzere pek çok ölümcül hastalığa neden olmaktadır. Türkiye’deki asbest tehlikesi üzerine konuşan Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, “Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın” dedi.



Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansının (IARC), “kesin kanserojen” olarak tanımladığı asbest, endüstride 3 binden fazla alanda kullanılıyor.  Son zamanlarda asbest adının yaygınlaştığını söyleyen Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, “Çok uzun yıllardan beridir her alanda kullanılan asbest, mucize bir mineraldir çünkü; ısıya, aşınmaya, kimyasala dayanıklıdır. En çok inşaat sektörü, gemi sanayi, tekstil sanayi, otomotiv sanayi alanlarında kullanılmıştır” dedi.



Asbest kullanımının Türkiye’de 2010 yılında yasaklandığını belirten Ensari, “Bir dönem “sihirli toz” olarak adlandırılan asbeste maruz kalındığında başta kanser olmak üzere pek çok ölümcül akciğer hastalığına neden olduğu kanıtlanmıştır. Asbest maruziyeti akciğer kanseri, akciğer zarı kanseri (mezotelyoma), akciğer yapısını tutan asbestozis başta olmak üzere pek çok hastalığa neden olabilir. En önemli maruziyetler mesleki ve çevresel yolla olmaktadır. Solunum havasında asbest tozu bulunması hiçbir şekilde güvenli değildir” ifadelerini kullandı.



Türkiye’deki asbest tehlikesi üzerine konuşan Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, “Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın” dedi.Türkiye’deki asbest tehlikesi üzerine konuşan Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, “Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın” dedi.

"Türkiye’de asbestle mücadele yok denilecek kadar az"



Ensari, asbest tehlikesine karşı yeteri kadar önlem alınmadığını vurgulayarak, “Günümüzde asbest maruziyetini sadece bilinçli ve kurumsal firmalar dikkate alıyor. Bakanlıkların bu alanda bir seferberliği yok. Türkiye diğer ülkeler ile kıyaslandığında asbeste mücadele konusunda ne yazık ki çok geri plandadır” dedi.



30-40 yıllık binaların asbestli olduğunu söyleyen Ensari, “Yıkılan her bina asbest yani ölüm saçıyor. Nedeni yeterince denetlenmemesi ve üç beş kuruş için uzmanların sahte rapor vermesi. Yıkım sırasında istenen asbest raporunu görmeden imza atıyorlar. Kurumlar bunlara itibar etmemeli. Devlet denetlemeli. Göz göre göre insanlar zehirleniyor” diyerek uyardı.



"Öğrenciler asbest soluyor"



Asbest kullanımı günümüzde yasaklanmış olsa da günlük hayatta kullanılan bazı malzemelerin içerisinde karşımıza çıkıyor. Okulda kullanılan tebeşirlerin de asbest içerdiğini belirten Ensari, öğrencilerin çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını belirterek şu şekilde konuştu;



“Öğrenciler eski okul binalarında aşınmışlık nedeniyle asbest soluyor.. ASUD olarak ilgili bakanlıklara müracaat ettik fakat olumlu bir geri dönüş alamadık. Şu anda Avrupa’da kıyamet kopuyor, okul binaları baştan yapılıyor. Söz konusu çocuk sağlığı, bu konunun göz ardı edilmemesi gerekiyor” dedi.



"Asbest halk sağlığı sorunudur"



Türkiye'de kentsel dönüşüm, Sao Paulo gemisi, deprem ve Aliağa gemi söküm tersaneleri ile gündeme gelen asbest maruziyetinden en çok etkilenen kişiler işçilerdir. Özellikle bina yıkımlarında işçilerin gerekli önlemleri almadığını belirten Ensari, 30-40 yıl içerisinde kanser ve benzeri hastalıklara yakalanma olasılıklarının çok yüksek olduğunu aktardı.



Türkiye'de Nae Sao Paulo gemisi ile gündeme gelen asbest, başta kanser olmak üzere pek çok ölümcül hastalığa neden olmaktadır.Türkiye'de Nae Sao Paulo gemisi ile gündeme gelen asbest, başta kanser olmak üzere pek çok ölümcül hastalığa neden olmaktadır.

Brezilya Donanması'na ait 'NAe Sao Paulo' isimli geminin gövdesi, açık artırmayla Türkiye'deki gemi söküm tersanesi Cormack Maritima tarafından geçen sene satın alınmıştı. 600 ton asbest içerdiği iddia edilen geminin İzmir Aliağa'ya gönderileceğinin açıklanması tepkilere neden olmuştu. Böylece, daha önce de tepkilere neden olan Aliağa'daki gemi söküm faaliyetlerine bir yenisi daha eklenmeden gemi ülkeye alınmamıştı.



Geminin gittiğini ama riskin devam ettiğini söyleyen Ensari, “Açık konuşmak gerekirse Aliağa’daki gemi söküm tesislerini bir bataklığa benzetiyorum. Ne yazık ki oradaki işçiler de tabut olarak görülüyor. Asbest maruziyetinden en çok işçiler etkilenirken, çevre bölgede yaşayan vatandaşlar da bir o kadar tehlike altındadır. Aslında gemi sökümü çevreci bir olaydır ama Türkiye’deki gibi olmaması gerekiyor. İngiltere bunu en iyi şekilde yapacak tersaneye sahiptir ama yapmıyor. Neden Türkiye bu kadar şiddetli bir şekilde gemi sökümüne talip? Çünkü bizde insan sağlığı önemsenmiyor. Aliağa’daki bataklığın biran önce ilaçlanması şarttır” dedi.



"4 pudra markasından asbest çıktı"



Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği (ASTA) ve Asbest Söküm Uzmanları Derneği’nin (ASUD) başlattığı ortak çalışmalar üzerine Türkiye’de 4 pudra markasında asbeste rastlandı. Makyaj malzemelerinde de asbest olduğunu ifade eden Ensari, şu değerlendirmelerde bulundu:



"Özellikle asbestli talk pudraları kullanan kadınlarda yumurtalık kanseri ve kısırlık gibi hastalıklar oluşabilmektedir. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği açısından, bu ürünlerin imalatında çalışan işçiler de asbeste maruz kalmaktadır. Bu konuda uluslararası davalarda çok ciddi miktarda tazminat davaları neticelenmiştir"



Ensari bu konuyu kamuoyuyla paylaştıklarını ancak yetkili organlarca bir denetim yapılmadığını belirtti. Analizlere devam ettiklerini anlatan Ensari, “Piyasada satılan talk pudralarından 21 numune alındı. Yapılan analizlerde 5 numunede asbeste rastlandı. Tarafsızlık ve titizlik içinde yapılan bu analizler gösteriyor ki her dört pudradan biri kanser yapıcı özelliği olan asbest içeriyor. Amacımız, kozmetik ve endüstriyel alanda asbest içermeyen mineralin kullanımını sağlamaktır" dedi.



Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın!Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın!

Kentsel dönüşüm kansere dönüşüm olmasın

Uygun şartlarda yapılan kentsel dönüşüme destek verdiklerine vurgu yapan Ensari, “İstanbul ve İzmir’de çok büyük depremlerin beklendiğini biliyoruz. Dolayısıyla kentsel dönüşüm bu iki şehir açısından çok önemlidir. Ancak bu yapıların asbest tehlikesi göz önünde bulundurularak, kontrollü bir şekilde yıkılması gerekiyor. Aksi takdirde çok ciddi sağlık sorunları kapımızda demektir. Burada belediyelere çok büyük sorumluluk düşüyor” şeklinde konuştu.



Ensari Türkiye'nin asbestle imtihanının başarısız olduğunu iddia ederek, “Üzülerek söylemek gerekirse başta yetkili bakanlıklar ve belediyeler asbest solumamızı seyrediyor. Tüm işbirliği çağrısı ve uyarılarımıza rağmen bugüne kadar sadece Mersin Yenişehir Belediyesi’nden olumlu dönüş aldık. Bakanlıklar Mevzuattan dolayı kendilerini sorumlu tutmuyor, ve tüm hukuki sorumluluğu yıkım ruhsatı düzenleyen belediyelere veriyor. Belediyeler ise ne bunun bilincinde ne de yeterli bilgiye sahip. Bu nedenle farkındalık oluşturalım ki, mücadele oluşsun” ifadelerini kullandı.



Asbesti solumayalım, solutmayalım

ASUD Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari asbest yıkımından korunmak için şu önerilerde bulundu;



- Öncelikle yapıların yıkımından kaynaklı ortama yayılan asbest tozlarının önlenmesi için "toz bastırma" sistemi kullanılmalı,

- Yıkım yerine gidip izlenmemeli,

- Yıkım süresince imkan varsa başka semtlerde kalınmalı,

- Mümkün mertebe dışarı çıkılmamalı,

- Evin pencereleri açılmamalı,

- Tek kullanımlık FFP3 toz maskesi kullanılmalı,

- Kıyafetler binaya girmeden çırpalmalı,

- Yıkım süresince eve giren tozlar hepa filtreli elektrik süpürge ile temizlenmeli.

Yazar: Tuğba Öztürk

#asbest #asud #kentseldönüşüm #mehmetşeyhmusensari #naesaopaulo
https://haberton.com/kentsel-donusum-kansere-donusum-olmasin/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu?

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Bitlis’te başıboş köpeklerin ısırmasının ardından kuduz tanısı konan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, ülkeyi derinden etkileyen olaya dikkat çekerek kuduz vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Eskişehir’de Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler , kuduzun bütün memelilerde görülebilen viral bir hastalık olduğunu ifade etti. Ülkemizde yaban hayatı kaynaklı vakaların sık görüldüğünü belirten Kızılinler, “Kuduz, hayvan hastalıkları arasında en riskli rahatsızlıkların başında gelmektedir. Son zamanlarda farklı hastalıklar gündeme oturduğu için bu tür vakalar gündemden düştü. Dolayısıyla halkımız kuduz hastalığı konusunda bilinçsiz kaldı” dedi. Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Hayvanlarda kuduz belirtilerini aktaran Kızılinler, “Hırçınlık, ağızda salyalanma, saldırganlık, sinir sistemiyle alakalı aşırı hassasiyet, sığırlarda aşırı bağırma gibi belirtiler kuduz hastalığını işaret ed

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları hakkında Prof. Dr. Süleyman İrvan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.. Geleneksel medya ile yeni medya kavramları son dönemlerde adını en çok duyduğumuz kavramdır. Her gün saatler geçirdiğimiz yeni medya ve geleneksel medyanın farkları her gün biraz daha açılıyor. Geleneksel medyayı özetlemek gerekirse.  Geleneksel medya:  Tek yönlü iletişim sağlayan dergi, televizyon ve gazete gibi iletişim araçlarının bütününe verilen isimdir. Kısacası geleneksel medya sesli ya da yazınsal basını kaplayan araçların tümüne verilen isimdir Yeni medya ise: Yeni Medya ya da bir diğer deyişle dijital medya , bilgisayar ve internetin kullanılarak oluşturulan ortamlara verilen isimdir. Yeni medyada iletişim tek yönlülükten çıkmakta ve çift yönlü iletişime geçmektedir.  Özellikle z kuşağı dediğimiz nesil ile yeni medya kelimesini daha fazla duymaya başladık. Gelişen teknolojide medyalardan haber alma şeklimiz bile değişti bu söyleşide vatandaş gazeteciği, eski medya y

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir?

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir? Gerçek baba kimdir? Doğurtup bakmayan mı? yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı? Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi'ne yaklaşırken zaman 1970'i gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi. Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı. Daldı gitti uzaklara. TURGAY TANÜLKÜ'NÜN HİKAYESİ! Bu öyķü gerçek bir babanın hayat hikayesidir. Bu öykü Turgay Tanülkü 'nün hikayesi. 1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik BABA NE DEMEK? Sırtını yasladığın dağ. Güven duygusu. Korkmamak Ama öyle olmaz. Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi....Turgay'ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm den