Ana içeriğe atla

Atıksız bir dünya mümkün mü?

Atıksız bir dünya mümkün mü?

Dünya üzerinde 7,753 milyon insan yaşıyor ve kişi başına ortalama 1,4 kilogram atık düşüyor. Bu durum, her gün yaklaşık olarak 8.190.000 ton atık oluşması demek oluyor. Peki, 2022’de bu kadar plastik arasında kalmışken atıksız bir dünya mümkün mü?



Modern yaşamın her şeyi kolaylaştırdığını düşündüğümüz bir dönem içerisindeyiz. Fakat diğer yandan modern dünyanın getirdiği problemler karşısında endişelerimiz artıyor. En ciddi problemlerimizden birisi de "Bunca çöp ne olacak?"



Peki neden bu kadar çöp çıkıyor? Çok uzağa gitmemize gerek yok, yaklaşık 30-40 yıl öncesinde evlerde bugünkü kadar paketli ürünler yoktu. Dışarıdan sipariş ile yemekler ve gıdalar getirilmiyordu. Bugün geldiğimiz nokta ise, o dönemlere göre daha fazla ve çok çeşitli bir tüketim içerisinde olup ürettiğimiz çoğu şeyi paketler içerisinde satın alıyor olmamız.



Öyle ki gelişen teknoloji ve ulaşım imkanları ile mobil uygulamalar üzerinden verdiğimiz siparişler dakikalar içinde kapımızda oluyor. Biz ise bununla ‘teknoloji devri’ diye övünüyoruz. Tüm sorumluluğu tüketiciye atmak doğru değil. Neredeyse her sektör, ürünlerini tüketiciye paketler ve koliler halinde ulaştırıyor.



Örneğin bir ürünü mağazadan aldığınızda 25 kuruş karşılığında ürünü evinize taşıyabilirsiniz, fakat aynı ürünü internet sitesinden sipariş verdiğinizde ürün size; koli, poşet ve etiketi ile teslim edilecektir. Özellikle insanların pandemi döneminde tercih ettiği bu sistem kargo şirketlerinde teslim edilmeyi bekleyen koli yığınlarına neden oldu. Dolayısıyla bir ürünü satın almak daha fazla koli, daha fazla petrol ve daha fazla doğaya zararlı paketleme ürünlerinin kullanımına yol açtı.



Pandemiyle birlikte hayatımıza hijyen takıntısı paketleme ve plastik kullanımı arttırdı. Tek kullanımlık ürünler her gün onlarca tonluk çöpü de beraberinde getirdi. Ayrıca insanlar bu ürünleri doğaya atarak büyük bir çevre kirliliğine de sebep oldu.



Dünya üzerinde 7,753 milyon insan yaşıyor ve kişi başına ortalama 1,4 kilogram atık düşüyor. Bu durum, her gün yaklaşık olarak 8.190.000 ton atık oluşması demek oluyor. Peki, 2022’de bu kadar plastik arasında kalmışken atıksız bir dünya mümkün mü?

Türkiye fazla atık ve çöp üreten ülkeler arasında yer alıyor

Araştırmalara göre Türkiye, nüfusuna rağmen dünya liginde fazla atık ve çöp üreten ülkeler arasında yer alıyor. Atık ve çöp üretimi aslında ekonomik gelişmişlik ile bağlantılıdır. Dolayısıyla daha fazla üretip daha fazla tüketebiliyoruz.



Geri dönüşüm konusuna gelecek olursak; Dünyada geri dönüşüm oranı yüzde 20 civarındadır. Yani dönüştürülebilir her atığın yüzde 20’si dönüşüyor. Bu ortalama OECD ülkelerinde yüzde 30 civarındadır. Türkiye’de ise su sayı yüzde 11 civarındadır. Üretiyor, ama dönüştürmüyoruz maalesef.. Dolayısıyla hem dünyada hem de OECD ortalamasının altındayız.



İstatsitiklere göre Türkiye’de 33 milyon ton çöp atığından; kişi başına ortalama 1,13 kilogram atık düşüyor. Bu atıkların sadece yüzde 15-29’si geri dönüştürülebiliyor. Bu nedenle bu probleme de kalıcı çözümler üretemiyoruz.



Avrupa Birliği ülkelerinde ise kişi başına düşen atık miktarı 1,4 kilogram. Bu ülkelerin geri dönüştürebilme oranları ise ortalama yüzde 48 gibi bir seviyede. Ayrıca Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılında 32,7 milyon ton atık ihracatı yapmıştır. Her yıl milyonlarca tonluk atıklarla başa çıkmaya çalışan ülkeler atıkları verimli bir hale getirerek dönüştürmeye veya ihraç etmeye çalışıyor.



Avrupa’dan çöp ithalatında birinciyiz

Greenpeace raporuna göre Türkiye 2021 yılında Avrupa’dan 518 bin 80 ton plastik atık ithali yaparak Avrupa’nın çöpünü almada birinci oldu. Bu rakamlara göre de Avrupa çöpünün üçte birinden fazlasını Türkiye almış oldu.



Bu çöpler, Türkiye’nin topraklarına kanserojen madde yayarken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın detaylarını vermediği ‘Adana’nın topraklarında zehir yok’ denilen araştırmasının aksine Greenpeace raporu ise topraklarda kanser ve benzeri gibi ciddi sağlık problemlerinin yol açtığı maddelere rastlandığını söylüyor. Yetkililer Türkiye’de plastik atık ithalatında önemli gelişmeler kaydettiklerini söylese de yapılan araştırmalar aksini işaret ediyor.



Greenpeace ve diğer sivil toplum örgütleri, Türkiye’de toprakların zehirlenmesinin bir an önce önlenmesini ve bu sorunun çözümü olarak çöp ithalatının yasaklanması gerektiğine vurgu yapıyor.



Modern yaşamın her şeyi kolaylaştırdığını düşündüğümüz bir dönem içerisindeyiz. Fakat diğer yandan modern dünyanın getirdiği problemler karşısında endişelerimiz artıyor. En ciddi problemlerimizden birisi de "Bunca çöp ne olacak?"

Geri dönüşüme destek vermek için neler yapılabilir?

Öncelikle geri dönüşüm evde başlar. Plastik, kağıt ve cam geri dönüştürülebilir. Bunlar için evinizde üç ayrı geri dönüşüm kutusu oluşturabilirsiniz. Atıkları bir süre biriktirip bağlı olduğunuz belediye ile irtibat kurarak kutularınızın toplanmasını talep edebilirsiniz. Belediyeler atıklarınızın toplanması için size gün verecektir. Bazı belediyelerin sokaklardaki geri dönüşüm kumbaralarını da alternatif olarak kullanabilirsiniz.



İkinci olarak atık yağlarınızın toplanmasına destek verin. WWF Türkiye’nin yürüttüğü kampanya ile bitkisel atık yağların toplanmasına katkı sağlayarak geri dönüşüme destek olabilirsiniz. Evlerinizde lavabolardan döktüğünüz her 1 litre atık yağ, 1 milyon litrelik temiz sorun kirlenmesine sebep oluyor. Ülkemizde her yıl doğaya 350 bin ton atık yağ bırakılıyor. Halbuki atık yağlar toplanabilir ve biyodizele dönüştürülüp bitkisel yakıt olarak kullanılabilir. Bunun için 444 28 45 numaralı ‘Alo Atık Hattı’ arayabilir, bitkisel atık yağlarınızın evinizden teslim alınmasını sağlayabilirsiniz.



Son olarak doğa dernekleriniz destekleyebilirsiniz. TEMA, ÇEKÜL, DOĞA DERNEĞİ gibi derneklerin organizasyonlara katılıp bağışta bulunarak doğayı koruyan projelere destek sağlayabilirsiniz.



Ücretli uygulama ile 'poşet kirliliği' yüzde 81 azaldı

Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı’nın plastik poşet ve ambalajların kullanımının azalması amacıyla 1 Ocak 2019’da yürürlüğe koyduğu ücretli poşet uygulaması, poşet kirliliğinde yüzde 81 azalma görüldü.



Uygulama sayesinde, plastik poşet üretiminde kullanılan hammadde ithalinin de önün geçilirken, yaklaşık olarak 22 bin ton sera gazı salımı da engellenmiş oldu.



Atıklar ne kadar tehlikeli?

Uludağ Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre;



- Sadece denizlerdeki plastik atık miktarı 150 milyon ton!

- Her yıl ortalama 300 milyon ton plastik atık!

- Her yıl kullanılan 500 milyar poşet!

- Okyanuslara atılan plastik miktarı 8 milyon ton!

- Plastikten etkilenen canlı türü sayısı 400!

- Plastiğin doğada çözülmesi 400 yıl sürüyor!

Rakamlar çocuklarımıza bırakmak istediğimiz bir gelecek için fazla ürkütücü değil mi? Atıkların olumsuz olarak etkilediği çevresel bir felakete doğru gidiyoruz.



Plastiğin güneşle etkileşiminden oluşan toksinler kanser ve benzeri bir çok hastalığa neden oluyor. Ayrıca yakılan atıkların doğaya yaydığı gazlar sebze ve meyvelere de işlemektedir. Bu durumda işin kaçınılmaz durumu ise insanlar yıllık olarak 250 grama yakın mikroplastik tüketiyor.



The Guardian'ın yayınladığı habere göre bilim insanlarının araştırması sonucunda inanların kanında yüzde 80 miktarında mikroplastiğe rastladı. Ayrıca bu mikroplastikler organlara ulaşarak kalıcı hastalıklara da sebep olabilmektedir.



Deniz canlılarının, denizlere atılan plastiklerdeki kokuyu yiyecek sanıp yemeleri sonucunda ölmesi birçok deniz canlısının neslini tehdit altına almış durumda. Ayrıca deniz ürünü tüken insanlar da bu etkilere maruz kalıyor.



İnsanoğlu tüketim odaklı yaşamı ile sadece diğer canlılar ve doğa için değil kendi neslinin devamı için de tehdit oluşturmaktadır. Önümüzdeki tabloya bakacak olursak kalıcı bir çözüm bulmak zor gibi gözüküyor. Fakat çevresel duyarlılığın aşılandığı her insan bir umut demektir. Sen de gelecek nesillere umut ol, sürdürülebilirliğe bir adım at!



Yazar: Tuğba Öztürk

#atık #çevrekirliliği #çöp #denizkirliliği #dünyaçevregünü #geridönüşüm #mikroplastik #plasik #sıfıratık
https://haberton.com/atiksiz-bir-dunya-mumkun-mu/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu?

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Bitlis’te başıboş köpeklerin ısırmasının ardından kuduz tanısı konan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, ülkeyi derinden etkileyen olaya dikkat çekerek kuduz vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Eskişehir’de Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler , kuduzun bütün memelilerde görülebilen viral bir hastalık olduğunu ifade etti. Ülkemizde yaban hayatı kaynaklı vakaların sık görüldüğünü belirten Kızılinler, “Kuduz, hayvan hastalıkları arasında en riskli rahatsızlıkların başında gelmektedir. Son zamanlarda farklı hastalıklar gündeme oturduğu için bu tür vakalar gündemden düştü. Dolayısıyla halkımız kuduz hastalığı konusunda bilinçsiz kaldı” dedi. Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Hayvanlarda kuduz belirtilerini aktaran Kızılinler, “Hırçınlık, ağızda salyalanma, saldırganlık, sinir sistemiyle alakalı aşırı hassasiyet, sığırlarda aşırı bağırma gibi belirtiler kuduz hastalığını işaret ed

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları hakkında Prof. Dr. Süleyman İrvan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.. Geleneksel medya ile yeni medya kavramları son dönemlerde adını en çok duyduğumuz kavramdır. Her gün saatler geçirdiğimiz yeni medya ve geleneksel medyanın farkları her gün biraz daha açılıyor. Geleneksel medyayı özetlemek gerekirse.  Geleneksel medya:  Tek yönlü iletişim sağlayan dergi, televizyon ve gazete gibi iletişim araçlarının bütününe verilen isimdir. Kısacası geleneksel medya sesli ya da yazınsal basını kaplayan araçların tümüne verilen isimdir Yeni medya ise: Yeni Medya ya da bir diğer deyişle dijital medya , bilgisayar ve internetin kullanılarak oluşturulan ortamlara verilen isimdir. Yeni medyada iletişim tek yönlülükten çıkmakta ve çift yönlü iletişime geçmektedir.  Özellikle z kuşağı dediğimiz nesil ile yeni medya kelimesini daha fazla duymaya başladık. Gelişen teknolojide medyalardan haber alma şeklimiz bile değişti bu söyleşide vatandaş gazeteciği, eski medya y

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir?

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir? Gerçek baba kimdir? Doğurtup bakmayan mı? yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı? Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi'ne yaklaşırken zaman 1970'i gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi. Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı. Daldı gitti uzaklara. TURGAY TANÜLKÜ'NÜN HİKAYESİ! Bu öyķü gerçek bir babanın hayat hikayesidir. Bu öykü Turgay Tanülkü 'nün hikayesi. 1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik BABA NE DEMEK? Sırtını yasladığın dağ. Güven duygusu. Korkmamak Ama öyle olmaz. Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi....Turgay'ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm den