Ana içeriğe atla

Erkek ve diğeri

Erkek ve diğeri

Sanıyorum 'erkek ve diğeri' başlığına tıklayarak bu yazıyı okuyan insanlar muhtemelen bu bilgilere sahip veya tahmin ediyorlar. Bizim kazanımımız tıklayıp okumaya tenezzül etmeyen, önemsemeyen ve dert edinmeyen insanlara bunları anlatmamızla gerçekleşecek.



İnsan Hakları temelinde, herkesin doğuştan sahip olduğu kabul edilen temel hak ve özgürlükler kadın yada erkek ayırt etmeksizin bireyler arasında homojen dağıtılmıştır. "Bütün insanların özgür, onur ve haklar bakımından eşit oldukları ; Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğuş yada herhangi bir başka ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabileceklerini net şekilde belirtmektedir.



Acaba "kadınlar" için İnsan Hakları gerçekten var mı? Yorumlamaya geçmeden önce bu sorunun cevabını Birleşmiş Milletler Gelişme Raporundaki bazı örnekler üzerinden değerlendirelim.



- Kadınlar dünyadaki iş yükünün 3/2'sini karşıladıkları halde, dünya gelirinden elde ettikleri pay yalnızca .

- Dünyadaki besin maddelerinin 'inini ürettikleri halde, tüm dünyadaki sahip olunan mal varlıklarının sadece %1'ine sahipler.

- Dünya üzerinde 1.3 milyar yoksul ve eğitimsiz insan var. Bu kesimin ise 'i kadınlardan oluşmakta. "Gelişmekte" olan ülkelerde 25 yaşın üzerindeki kadınların yarısından çoğu okula dahi gitmedi.

- Eşitlik göz önüne alındığında, dünyanın tüm ülkelerinde kadınlar erkeklerden birim saat olarak daha fazla çalışıyor ancak daha az kazanım elde ediyorlar. (En gelişmişinden, gelişmekte olanına kadar)

- Kadın işçilerin ücretleri aynı ve daha iyi yaptıkları işlere göre, erkeklere oranla - oranında daha düşük. Görünmeyen ve ödenmeyen kadın işgücü yılda 11 trilyon dolar. Bu bağlamda, ev işine, çocuk yetiştirmeye, tarlada çalışmaya ücret ödenmediği için, dünya ekonomisinin her yıl 11 trilyon dolar zararı var. (Bu madde altında kendi saha deneyimlerim doğrultusunda örneklendirme yapılacak olursa; bugün tarım işçisi olarak çalışan erkeklerin günlük kazancı 250-270 TL civarındayken kadın emekçilerin yevmiyesi ortalama 180 TL civarında. Bu kişi göçmen ise bu kazanç 70-100 TL baremine kadar düşüyor. )

- Demokratik yönetildiklerini öne süren ülkeler göz önüne alındığında doğal olarak seçmenlerin yarısını kadınlar oluşturuyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta kadınların meclislerdeki temsil oranları civarında.

- Gelişmekte olan ülkeler göz önüne alındığında, doğurganlık yaşındaki kadınların 'ü besin yetersizliği sebebiyle kansızlık çekerken; gelişmiş ülkelerde bu oran .

- Dünya üzerinde yoksul ülkelerde yaşayan 920 milyon kadının gelişmiş ülkelerdekilere nazaran yaşam süreleri 20 yıl daha kısa.

- Anne/Babaların cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili tutumları sayesinde her yıl 1 milyon kız bebek ölüyor.

- Son olarak; her yıl 5 ila 6 milyon kadın şiddete maruz kalıyor. Bu oran her aile sahibi 4 kadından 1'inin şiddet görmesi anlamına geliyor.

Sanıyorum 'erkek ve diğeri' başlığına tıklayarak bu yazıyı okuyan insanlar muhtemelen bu bilgilere sahip veya tahmin ediyorlar. Bizim kazanımımız tıklayıp okumaya tenezzül etmeyen, önemsemeyen ve dert edinmeyen insanlara bunları anlatmamızla gerçekleşecek.

Kanıtlanabilir alt yapısı olmasa da özellikle gelişmekte olan ülkelerde kadınların büyük oranda hala okuma yazması yok. Güç ve sorumluluk sahibi değiller. Neredeyse karar mekanizması olabilme ve siyasal katılıma dahil olma gibi temel haklardan mahrumlar.



UNICEF'in hazırladığı "Kız Çocuk, Geleceğe Dönük Bir Yatırım" isimli raporda belirttiği gibi, "kadınlar artık toplumdaki yerlerini iyileştirmeyi, eğitim-öğretim ve tüm diğer hizmetlerde eşit fırsat ve olanaklara sahip olmayı, gerçek anlamda Kadınların İnsan Hakları'nı arzuluyorlar. Bunun sağlanmasındaki ön koşul ise hepimizin bileceği gibi toplumdaki kız çocukları için erkekler ile eşit ve rekabete uygun bir ortam yaratmak."



Kadınların bugün içinde bulundukları toplumsal ve ekonomik koşulların temelinde çocukluk çağında maruz kaldıkları ayrımcılık yatmaktadır. Farklı toplumlarda kız çocuklarının daha düşük statüde değerlendirilmeleri, dolayısıyla zamanla bu durumu içselleştirmeleri ve ilerleyen zamanlarda ise bu durumu aşamamaları daha doğrusu aşmamanın onlar için normalleşmesiyle birlikte hayatları boyunca erkek egemenliği altında yaşamlarını sürdürmelerinin temelini oluşturuyor. Yukarıda UNICEF'in değindiği erkek/kız çocukları için eğitim açısından eşit yetiştirilmeleri bu doğrultuda konuyu destekler nitelikte.



İş hayatına dönecek olursak, yemek pişirmek ve temizlik yapmak gibi kadının evin içerisinde gerçekleştirdiği aktiviteler iş gücü piyasasında değerlendirilmediği için cinsiyete dayalı katı iş bölümü ve cinsiyet bazında bölünmüş iş gücü piyasasının var olmasını sağlıyor. Nitekim bu durum; iş verenin farkındalığı ve durumu lehine kullanmasıyla birlikte emek sömürüsünün de önünü açarak toplumda kadının yok olmasını sağlıyor.



Dünyanın demokrasi ve eşitlik simgesi Avrupa Birliği göz önüne alındığında Birlik içerisinde en önemli 300 görevin, %1'inde kadınlar görev alıyor. Ülkemize baktığımızda, eğitim ve öğretim alanında çok fazla kadın öğretmen olduğu halde yönetici kadrolarında kadınlara spesifik örneklerde karşılaşılmaktadır.



"Feminizm hiçbir zaman bir kadın için iş bulmakla ilgili olmadı. Feminizm her yerde kadınlar için hayatı daha adil hale getirmekle ilgili. Mevcut turtadan bir parça almakla ilgili değil. Yeni bir turta pişirmekle ilgili."

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, "Yaşamak, özgürlük ve kişisel güvenlik herkesin hakkıdır ve hiç kimse kötü, insanlık dışı yada aşağılayıcı işlem ve ceza görmemelidir (Md. 3)" diyor. Muhtemelen bu yazıyı okuyan arkadaşlarımın tamamı, ülkemizde kadınlara karşı işlenen suçlardan haberdar. Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan araştırmaya göre ülkemizde kadınların yaklaşık 'si eşlerinden şiddet görüyor.



Dünya ve ülkemiz üzerinden verdiğim örnekler doğrultusunda, "Dördüncü Dünya Kadın Konferansı'nın" sonuç bildirgesinde şu görüşler vurgulanmakta;



- Kadın Hakları İnsan Haklarıdır.

- Doğurganlık başta olmak üzere kadınlar kendi sağlıklarıyla ilgili konularda karar verme hakkına sahiptir.

- Kadınların liderlik konumlarına gelmeleri, çatışmaların çözümleri ve her düzeyde barışın sürekliliği için gereklidir.

- Kadın ve kız çocuklarına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalkması için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.

- Kadına ekonomik kaynaklar, kredi, mesleki eğitim, enformasyon, iş piyasaları, bilim ve teknik alanlarında eşit fırsatlar tanınmalıdır.

- Eşitliğe yönelik tüm etkinliklere erkeklerin tam katılımı teşvik edilmelidir.

- Kadınlara ve kız çocuklara yönelik her tür şiddetten kaçınılmalı ve şiddet önlenmelidir.

Şimdi... Sanıyorum 'erkek ve diğeri' başlığına tıklayarak bu yazıyı okuyan insanlar muhtemelen bu bilgilere sahip veya tahmin ediyorlar. Bizim kazanımımız tıklayıp okumaya tenezzül etmeyen, önemsemeyen ve dert edinmeyen insanlara bunları anlatmamızla gerçekleşecek.



Bizlere, "o" insanlara karşı oldukça güçlü ve kaynak temeli bilimsel argümanlar sundum kullanın diye artık daha güçlüsün, güçlüyüz, birlikteyiz!



"Feminizm hiçbir zaman bir kadın için iş bulmakla ilgili olmadı. Feminizm her yerde kadınlar için hayatı daha adil hale getirmekle ilgili. Mevcut turtadan bir parça almakla ilgili değil. Yeni bir turta pişirmekle ilgili." (Gloria Steinem)





Yazar: Levent Civan Külahoğlu

#ayrımcılık #cinsiyeteşitsizliği #erkek #eşitlik #insanhakları #kadın #kadınhakları #şiddet
https://haberton.com/erkek-ve-digeri/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu?

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Bitlis’te başıboş köpeklerin ısırmasının ardından kuduz tanısı konan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, ülkeyi derinden etkileyen olaya dikkat çekerek kuduz vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Eskişehir’de Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler , kuduzun bütün memelilerde görülebilen viral bir hastalık olduğunu ifade etti. Ülkemizde yaban hayatı kaynaklı vakaların sık görüldüğünü belirten Kızılinler, “Kuduz, hayvan hastalıkları arasında en riskli rahatsızlıkların başında gelmektedir. Son zamanlarda farklı hastalıklar gündeme oturduğu için bu tür vakalar gündemden düştü. Dolayısıyla halkımız kuduz hastalığı konusunda bilinçsiz kaldı” dedi. Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Hayvanlarda kuduz belirtilerini aktaran Kızılinler, “Hırçınlık, ağızda salyalanma, saldırganlık, sinir sistemiyle alakalı aşırı hassasiyet, sığırlarda aşırı bağırma gibi belirtiler kuduz hastalığını işaret ed

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları hakkında Prof. Dr. Süleyman İrvan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.. Geleneksel medya ile yeni medya kavramları son dönemlerde adını en çok duyduğumuz kavramdır. Her gün saatler geçirdiğimiz yeni medya ve geleneksel medyanın farkları her gün biraz daha açılıyor. Geleneksel medyayı özetlemek gerekirse.  Geleneksel medya:  Tek yönlü iletişim sağlayan dergi, televizyon ve gazete gibi iletişim araçlarının bütününe verilen isimdir. Kısacası geleneksel medya sesli ya da yazınsal basını kaplayan araçların tümüne verilen isimdir Yeni medya ise: Yeni Medya ya da bir diğer deyişle dijital medya , bilgisayar ve internetin kullanılarak oluşturulan ortamlara verilen isimdir. Yeni medyada iletişim tek yönlülükten çıkmakta ve çift yönlü iletişime geçmektedir.  Özellikle z kuşağı dediğimiz nesil ile yeni medya kelimesini daha fazla duymaya başladık. Gelişen teknolojide medyalardan haber alma şeklimiz bile değişti bu söyleşide vatandaş gazeteciği, eski medya y

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir?

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir? Gerçek baba kimdir? Doğurtup bakmayan mı? yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı? Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi'ne yaklaşırken zaman 1970'i gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi. Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı. Daldı gitti uzaklara. TURGAY TANÜLKÜ'NÜN HİKAYESİ! Bu öyķü gerçek bir babanın hayat hikayesidir. Bu öykü Turgay Tanülkü 'nün hikayesi. 1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik BABA NE DEMEK? Sırtını yasladığın dağ. Güven duygusu. Korkmamak Ama öyle olmaz. Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi....Turgay'ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm den