Ana içeriğe atla

Kendi ordusuyla savaşan ülkenin trajikomik hikayesi

Kendi ordusuyla savaşan ülkenin trajikomik hikayesi

Şebeş savaşı, tarihe geçen kendi ordusuyla savaşan en trajikomik savaşlardan biri olarak kabul ediliyor. Herhangi bir ordunun içinde farklı gruplar arasında iç savaş olabilir, belki darbedir diyebilirsiniz ama bu hikaye biraz farklı, biraz da trajikomik...



Avusturya ordusunun adeta kendi bacağına kurşun sıktığı bu savaşta, Osmanlı ordusu tek bir kurşun bile atmadan tarihimizin en kolay zaferlerinden birini kazanmış görünüyor.



Tarihin en ilginç savaşlarından Şebeş Savaşı'nın hikayesi ne?

Avusturyalı tarihçilerin savaştan uzun bir zaman sonra yazdığı kaynaklar ile Osmanlı kaynakları birbirinden farklı. Günümüze kadar gelen ve tarihin en ilginç savaşlarından biri olarak görülmesine neden olan Avusturya kaynaklarından aktarılan hikayeye göz atalım.



Avusturya ordusu, Tuna nehrinin kontrolü için Osmanlı ordusuyla savaş halindeydi. 17 Eylül 1788 gecesi, günümüzdeki Romanya’nın Karanşebeş kasabası yakınlarında kamp kurmuştu. Avusturya ordusunun başkomutanı 2. Joseph, Osmanlı kuvvetlerini kontrol etmek için öncü süvari birliklerini nehrin karşı yakasına gönderdi.



Süvari birlikleri kamp yakınlarında tehlike olmadığını gördü. Kampa dönüş yolunda çingene konvoyu ile karşılaştı. Konvoydan bazıları ‘Schnapps’ denilen içkiyi süvarilere teklif etti. Zaten yorgun olan süvariler biraz kafa dağıtmak için teklifi kabul etti. Kampa dönüş yolunda içkilerini içerek yavaş yavaş kafayı bulmaya başlayan süvari birlikleri, kendilerini denetlemeye gelen piyade birlikleri ile yolda karşılaştı. Onların da eğlenceye katılmak istemesi üzerine, içkilerini paylaşmak istemeyen süvariler ile piyadeler arasında tartışma çıktı.



Tartışma esnasında silah patladı ve çatışma başladı. Piyade birliklerinden bazıları süvarileri korkutmak amacıyla "Turci! Turci!" diye bağırmaya başladı. Gerçekten Osmanlı askerlerinin geldiğini sanan süvariler panik halinde kaçışmaya başladı. Durumu anlayamayıp süvarilerin kaçışını gören diğer piyadeler de onlara ayak uydurdu.



Kendi ordusuyla savaşan ülkenin trajikomik hikayesiKendi ordusuyla savaşan ülkenin trajikomik hikayesi

Ordunun içinde birçok etnik milletten gelen askerlerin birbirlerini anlayamaması ortalığı daha da alevlendirdi. Yanlış anlaşılmayı düzeltmek isteyen Avusturya subaylarının "Hant! Hant! (Almanca: Dur!)" ihtarını, askerler "Allah! Allah!" diye yanlış anlayınca durum iyice karıştı.



Nehrin karşı yakasında silah sesi ve bağırışları duyup zaten paniklemiş olan kamptaki birlik kumandanı, kargaşayla kamp alanına doğru koşan askerleri Osmanlı akıncıları sanarak ateş emri verdi. Baskına uğradıklarını düşünen kamptaki askerler de kaçmaya başlarken, gördükleri her şeye ateş açmaya başladı. Ortalık adeta cehenneme dönüştü. Nereden nereye? Tam bir kaos...



Olaydan 2 gün sonra Osmanlı ordusu bölgeye ulaştığında, kendi kendine savaşmış Avusturya ordusunda yaklaşık 10.000 ölü ve yaralı ile karşılaştı. Böylece Karanşebeş kasabası çok rahat bir şekilde ele geçirildi.



Osmanlı kaynaklarına göre olay nasıl gelişti?

Sadrazam Koca Yusuf Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Karanşebeş yakınlarına ulaşarak Muhadiye cephesinden gelen yeniçeri piyade birliği ile birleşti. İyice güçlenen Osmanlı ordusundan bir birlik, Avusturya ordusundaki öncü kuvvetlere karşı saldırıya geçerek onları ele geçirmeyi başardı.



Avusturyalı komutanlar arasında yaşanan anlaşmazlık ve yanlış hesaplar nedeniyle Avusturya ordusu geri çekilmeye başladı. Geri çekilirken arkada süvari birliklerini bıraktı. Geri çekilen ordu, köprüden geçerken birlikteki bazı askerler arasında içki meselesinden dolayı kavga çıktı. Kavga esnasında "Türkler geliyor" bağırışları askerler arasında büyük paniğe neden oldu. Köprüde itiş kakışlar yaşandı.



Çerkes Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri, kasaba içlerine çekilen Avusturya kuvvetlerini takip ederek sıkıştırdı, kasabayı ateşe verdi. Yangından kaçanları kılıçtan geçirdi. Bazıları kaçmayı başarsa da Avusturya ordusu asker ve cephanelik bakımından ağır kayıplar yaşadı.



Avusturya imparatoru ve başkomutanı 2. Joseph esir olmaktan son anda kurtulabildi. Avusturya ordusu uzun yıllardan sonra ağır bir mağlubiyet yaşadı. Elde edilen zafer sonrası 1.Abdülhamit "Gazi" unvanını aldı.



Savaşta yaşanan olayları iki taraf farklı bir biçimde değerlendiriyor. Osmanlı kaynakları Avusturya ordusunun trajikomik yanlışlıklarını belirtiyor ama savaşın da yaşandığını aktarıyor. Avusturyalı tarihçiler ise büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olmalı ki, sadece kendileriyle savaşarak savaşı kaybettiklerini ifade ediyor, ağır bir şekilde eleştirmekten çekinmiyor.



Yazar: Evgin Özgür

#kendiordusuylasavaşan #kurşun #osmanlıordusu #savaş #şebeşsavaşı #şebeşsavaşınınhikayesi
https://haberton.com/kendi-ordusuyla-savasan-ulkenin-trajikomik-hikayesi/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu?

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Bitlis’te başıboş köpeklerin ısırmasının ardından kuduz tanısı konan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, ülkeyi derinden etkileyen olaya dikkat çekerek kuduz vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Eskişehir’de Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler , kuduzun bütün memelilerde görülebilen viral bir hastalık olduğunu ifade etti. Ülkemizde yaban hayatı kaynaklı vakaların sık görüldüğünü belirten Kızılinler, “Kuduz, hayvan hastalıkları arasında en riskli rahatsızlıkların başında gelmektedir. Son zamanlarda farklı hastalıklar gündeme oturduğu için bu tür vakalar gündemden düştü. Dolayısıyla halkımız kuduz hastalığı konusunda bilinçsiz kaldı” dedi. Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Hayvanlarda kuduz belirtilerini aktaran Kızılinler, “Hırçınlık, ağızda salyalanma, saldırganlık, sinir sistemiyle alakalı aşırı hassasiyet, sığırlarda aşırı bağırma gibi belirtiler kuduz hastalığını işaret ed

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları hakkında Prof. Dr. Süleyman İrvan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.. Geleneksel medya ile yeni medya kavramları son dönemlerde adını en çok duyduğumuz kavramdır. Her gün saatler geçirdiğimiz yeni medya ve geleneksel medyanın farkları her gün biraz daha açılıyor. Geleneksel medyayı özetlemek gerekirse.  Geleneksel medya:  Tek yönlü iletişim sağlayan dergi, televizyon ve gazete gibi iletişim araçlarının bütününe verilen isimdir. Kısacası geleneksel medya sesli ya da yazınsal basını kaplayan araçların tümüne verilen isimdir Yeni medya ise: Yeni Medya ya da bir diğer deyişle dijital medya , bilgisayar ve internetin kullanılarak oluşturulan ortamlara verilen isimdir. Yeni medyada iletişim tek yönlülükten çıkmakta ve çift yönlü iletişime geçmektedir.  Özellikle z kuşağı dediğimiz nesil ile yeni medya kelimesini daha fazla duymaya başladık. Gelişen teknolojide medyalardan haber alma şeklimiz bile değişti bu söyleşide vatandaş gazeteciği, eski medya y

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir?

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir? Gerçek baba kimdir? Doğurtup bakmayan mı? yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı? Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi'ne yaklaşırken zaman 1970'i gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi. Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı. Daldı gitti uzaklara. TURGAY TANÜLKÜ'NÜN HİKAYESİ! Bu öyķü gerçek bir babanın hayat hikayesidir. Bu öykü Turgay Tanülkü 'nün hikayesi. 1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik BABA NE DEMEK? Sırtını yasladığın dağ. Güven duygusu. Korkmamak Ama öyle olmaz. Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi....Turgay'ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm den