
Gücünü kalbinden al Handan kum saatin sona doğru tükenirken... Bir kitabın son sayfasını okumayı hiç istemem… Sonları sevmem ben…
Bitmeleri, vedaları, köşeden dönerken sallanan eli son kez görmüş olmayı, son sözü dinlemeyi, son vedayı istemem; istemeyen kalbim... Hem o anda hem sonrasında… Ama ne çok son yaşıyoruz ne çok…
Münevver mavi kazağını da yerleştirdim bavula… Duymuyordum annemi, duymak istemiyordum; çünkü ertesi sabah çekip gidecektim İzmir’e… Yine son kez bakacaktım anneme ertesi sabah kalbim boğazımda çarparken, boğazım ve gözlerim dolarken… Kaç kez son kez baktım anneme, aileme… Sonların acısı ile büyümek…
Sokaktan geçen kumral saçlı bir bahar serserisine son kez bakmış olmanın eksikliği… Hep eksik, bir daha geçmedi o sokaktan; tamamlamadı, tamamlanamadım… İnsan evli iken de eksik hisseder mi, hissediyor… Ah ben Münevver, kendimi kontrol edebiliyorum ama kalp bir direksiyon değil ki tutup çevireyim… Bilmem anlayan olur mu? Anlaşılmak hiçbir zaman bir gereklilik olmamalı… Ruhunu anlatamıyorsun değil mi? Üzülme, buna mecbur değilsin… Hiç değilsin…

Kelimeler çoğu zaman sana yetmeyecek kurduğun cümleler uzayıp gitse de… Bir parçayı dinlerken -mesela Farid Farjad- kalbine dolan kederi tanımlamaya kelimelerin gücü yetmeyecek…. Gözlerinden geçen yağmur yüklü bulutlar kalbine sadece kalbine dökülecek… Nefes almak isteyeceksin pencerenin kenarına koşup; koskoca dünya, evren sana yetmeyecek… Unutmak isteyeceksin bir on yedi esrikliği ile sevmiş olmalarını, unutamadığını; unutmak sana yetmeyecek…
Gökyüzüne sığınıp, mavi var deyip, umut var deyip, yarın var deyip yöneleceksin düşlerine; düşlerin sana yetmeyecek… Zamanın sesi yankılanacak kalbinde, geçiyor olanı anlamlandırmak için “an” sana yetmeyecek… Kent meydanlarında sevgilinin koluna girip adımlayacaksın mutluluğu, mutluluk sana yetmeyecek… Bahar neşesi ile saçlarına çiçekleri yakıştırırken, sonbaharın kalbindeki yeniden doğuş müjdesini hissederken, kış yağışlarında kendini en beyaza adamışken, yaz sevinçlerinde bitmez bir enerji ile güneşi yudumlarken mevsimler sana yetmeyecek…
Bu cümleleri iki gün önce kızım Handan’a kurarken anne yeter, ne yapmaya çalışıyorsun dedi bana. Sonra uzandım, ellerini tutup sakin ol bir tanem diyerek cümlelerimi tamamlamak için izin istedim. Hayır anne daha fazla dinleyemem seni, bu genç yaşımda bu cümleleri bana kurmaya hakkın var mı, dedi ve öfkelendi.
Ama dinle lütfen diyorum gözlerine bakarak, dinle ve bitirmeme izin ver… Büyüyecek bir meslek sahibi olacaksın, belki yetenekli bir sanatçı; mesleğin de sanatın da sana yetmeyecek… Evleneceksin belki; çocukların da eşin de sana yetmeyecek… Ellerini çekiyor hemen ve öfke ile ayağa kalkarken anne sana inanamıyorum diyor… Gel buraya Handan diyorum keskin bir sesle, otur ve dinle… Ama hiç umut bırakmıyorsun Münevver Aydın diyor bana, sinirlenince böyle hitap eder, biliyorum… Otur diyorum, oturuyor.

Ya ben neyle yetineceğim diye soruyor hemen, işte tam beklediğim soru… Beni anlamıyorsun değil mi Handan ama az sonra anlayacaksın, anlamalısın… Bu sayıp döktüklerim sana asla yetmeyecek sen kendini tanımazsan, gücünü kalbinden almazsan, kalbinin en derinindeki insan sevgisini keşfedemezsen, aşkın anlık, sevginin “sonsuz” olduğunu kabul etmezsen ve kendini sevmezsen Handan illa da kendini sevmezsen… Bu saydıklarım sana asla yetmeyecek…
Asla bencil olmayacak ve kendini de ihmal etmeyecek denli sevmelisin kendini… Dengeyi kurmalısın… Gücünü kalbinden al, ruhunun çok kutsal olduğuna inan ve Tanrı’ya sadece zor anlarında değil içten bir teşekkürle mutlu anlarında da yönel… Güçlü olmanı istiyorum Handan, hayat sana anlamını armağan etmeyecek, kendini anlamlandırmanı, tanımanı, sevmeni, güçlü olmanı istiyorum… Sen bu evrenin kalbindeki en anlamlı bir zaman dilimisin… Yaşarken kendini eritme, çoğalt kendini kum saatin sona doğru tükenirken…
Hem biliyorsun hayat bu, her zaman yanında olmayacağız… İşte o anki eksikliğinde de güçlü olmanı istiyorum… İlkelerin olsun; ama söz konusu bir insan kalbi ise bence insan “kalbi” önceliğin olmalı… Kediyi, kuşu, çiçeği, doğayı yani; çocuğu, genci, yaşlıyı, yaratılanı yani; Tanrı’yı, seni yaratanı yani; kitabı bilginin, ışığın, ruhu kibarlaştıran hazinenin kaynağını yani… sev bir tanem insanı, ille de insanı… Beni şimdi anladın mı Handan? Ben her zaman yanında olmayacağım, anladın mı, lütfen söyle… Bunları bana annem öğretti, sen de…

Gözlerine bakıyorum, o mavinin anlamını bulduğu gözlerine; biraz kederli bakışları ile karşılaşıyorum… Duygusallık yapmasına izin vermeyip kısaca sarılıyor ve sorumu yanıtlamadın diyorum… Seni anlamak istemiyorum diyor titrek bir sesle ve çıkıyor odadan… Ah Handan ah benim kelebeğim… Bilmelisin bu hayat tüm sevdiklerinin teker teker döküldüğü acımasız bir sonbahar, işte o sonbaharda, sonların acısında güçlü olmalısın…
Yazar: Züleyha Palo
#bilgininışığı #denge #evren #ilke #kendinisev #kumsaati #sevgi #veda
https://haberton.com/gucunu-kalbinden-al-handan-kum-saatin-sona-dogru-tukenirken/
Yorumlar
Yorum Gönder