Ana içeriğe atla

Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri (Bölüm-2)

Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri (Bölüm-2)
Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri (Bölüm-2)

Oyuncu, dublaj sanatçısı, yazar, yönetmen Türk Tiyatrosu’nda özel bir yere sahip olan Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri 2. bölüm.



Sevtap Hanımla, söyleşimize, ülkemizde 1932 yılında ‘Bir Millet Uyanıyor’ filmiyle başlamış olan dublaj ve seslendirme sektörüyle devam etmek istiyorum.



Henüz 100 yılı bile dolmamış bir sektör; son zamanlarda da epey rağbet gören ve merak edilen bir alan…



Seslendirme ve dublaj oyunculuk kadar önemli dallar; seslendirme ve dublaj genellikle aynı sanılır. Aynı mıdır? Farklı mıdır?

Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri (Bölüm-2)Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri (Bölüm-2)

Bu konuya açıklık getirme fırsatı için teşekkür ediyorum. Aynı teknik koşullar altında gerçekleştirilmesine karşın seslendirme ile dublaj arasında büyük farklılıklar vardır.  Kısaca şöyle belirtebilirim; dublaj, dili en iyi ve en etkili şekilde kullanmanın yanında oyunculuk yeteneği isteyen bir alandır, seslendirmede ise bu yetenek aranmaz.



Dublaj yabancı menşeli filmler, çizgi filmler ve diziler için yapılmaktadır. Altyazıyla izleme seçeneği yanında, daha çok tercih edilen en iyi seçenek olarak çıkar karşımıza…



Konuşmacı, ekrandaki oyuncuyla dudak senkronizasyonunu tutturmak ve oyuncunun duygusunu da aktarmak zorundadır dublajda… Seslendirmede ise bu zorunluluklar yoktur; genel olarak belgeseller, reklamlar, haber yayınları vb. bilgi aktarımı ya da tanıtımlar için kullanılır. Bu yüzden oyunculuk yeteneği aranmaz, düzgün konuşarak aktarım yapmak yeterlidir.   



Ücret konusunda da farklılıkları vardır her iki alanın. Mesela reklam bütçeleri daha yüksek olduğundan seslendirmede kazanç da otomatikman yüksektir. Aslında son zamanlarda, bu sektörlerdeki kazanç, eskiye oranla azalma da göstermiştir maalesef!



Peki, siz hangisini yapıyorsunuz?

Ben seslendirme de dublaj da yapıyorum. Reklamlarda, belgesellerde konuşmacı olarak yer aldığım gibi film, dizi ve çizgi filmlerde de konuşuyorum. Yani hem seslendirme hem dublaj yapıyorum.



Kariyerinize baktığımızda oyunculuğunuz ön planda, son zamanlarda yazarlığınızla da gündemdesiniz.  Merak ediyorum, seslendirme ve dublaj nasıl girdi meslek hayatınıza?

İşin enteresan tarafı ben ilk olarak dublaj ile başladım. Her daim oyuncu olmak istemiştim, ne var ki liseden sevdiğim bir arkadaşım olan sevgili Tuba Gürler dublaj yapmam için beni, yanında çalıştığı, rahmetli Kahraman Acehan ile tanıştırmak istediğini söyledi. Oyuncu olmak istediğimi bildiğini buradan başlayabileceğimi söyledi. Ben de “tamam” dedim. Böylece en prestijli TRT Stüdyoları’nda dublaj hayatıma başladım.



İlk yaptığınız dublaj neydi, hatırlıyor musunuz?

Elbette, üstelik öyle heyecan verici bir andı ki! 1987 yapımı olan ‘No Way Out’ Türkçe çevirisiyle ‘Çıkış Yok’ sinema filmiydi. Kevin Costner’ın (Yarbay Tom Farrell) Gene Hackman’ın (David Brice) odasına izinsiz girme anında ‘sekreter’ rolünü konuşmuştum. Küçücük bir rol olmasına karşın, ‘durun, oraya giremezsiniz’ gibi küçücük bir replik söylememe karşın bu çok önemli bir başlangıçtı; çünkü dublaja ilk başlayanlara, küçük de olsa, hemen rol konuşturulmazdı. Kalabalık sahnelerde  ‘rabarba’ denilen anlaşılmaz konuşmalara dâhil edilerek başlatılırdı deneyimsiz kişiler. Hatta ilk önce dinleme yoluyla stüdyolarda bir süre geçirtilirdi ki kişiye, bu, işi kavramak açısından önemliydi. Elbette, tecrübeli seslerin de içinde yer aldığı rabarbalarda bulundum ben de…



NTV ‘de seslendirmeye devam ediyorsunuz, başka stüdyolarda da bu alanda çalışmalarınız var mı?

Ben sadece NTV’de seslendirme ve dublaj yapmaktayım.  Zaman zaman Global Dubbing Center’da da konuşmacı olarak çalışıyorum. Aktif sahne, oyunculuk hayatım devam ettiği için sadece dublaj sanatçısı olarak hayatını idame ettiren arkadaşlarım gibi vaktimi tamamıyla bu sektöre vermem mümkün olmuyor. Ama çok keyif alıyor ve çok eğleniyorum bu işi yaparken… Ntv’nin güler yüzlü, kalifiye yönetici, yönetmen ve teknikerleriyle huzurlu bir ortamda bulunduğum için de kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü hızlı ve stresli bir sektör aslında; sıklıkla iş yetiştirme telaşıyla bazı stüdyolarda insani değerler ve nezaket geriye düşebiliyor.



Türkiye’de seslendirme sanatının iyi icra edildiğini düşünüyorum. Hatta bazı dublajlar orijinal sesten daha iyi bile oluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kesinlikle size katılıyorum. Sektörün yüzü oldukça değişti aslında. Türkiye’de ilk kez bu alanda çalışmalar başladığında konuşmacı olarak tiyatro sanatçıları görev almıştır. O yıllarda dublaj alanında ülkemiz dünyada ilk üçe girmiştir. Gerçekten muazzam bir başarıdır bu! Uzun zaman da aynı başarı devam etmiştir. Ne var ki televizyon kanallarının çoğalması, teknik açıdan sürekli gelişim daha fazla iş gücü ve vakit gerektirmiştir.



Oyuncu, dublaj sanatçısı, yazar, yönetmen Türk Tiyatrosu’nda özel bir yere sahip olan Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri 2. bölüm. Oyuncu, dublaj sanatçısı, yazar, yönetmen Türk Tiyatrosu’nda özel bir yere sahip olan Sevtap Çapan ile dolu dolu sanat sohbetleri 2. bölüm.

Dolayısıyla tiyatro sanatçıları dışında da sektöre yeni konuşmacılar kazandırmak için doğal bir süreç başlamıştır. Eğitim veren yerlerin sayısı hala her geçen gün artmakta farkındaysanız. Fakat dilin korunması gereği bazılarınca göz ardı edilmekte son zamanlarda… Bu da dublaj ve seslendirmedeki kalitenin düşmesine sebep oluyor. Dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.



Filmdeki oyuncuyu konuşacak olan dublaj sanatçısının kim olacağı nasıl belirleniyor? Bu konudaki kıstaslar nelerdir?

Film dublaj stüdyosuna geldiğinde gerekli birimler tarafından yönetmen ve ekibi görevlendirilir, film izlenir, rollere uygun olduğu düşünülen dublaj sanatçıları belirlenir. Alternatif sesler arasından en uygun olanın seçilmesi için test ses kayıtları alınarak ilgili karar mercilerine dinletilir ve filmdeki oyuncuya, ses tonuyla, vurgusuyla, duygusuyla vb. özelliklere sahip en yakın seslerden biri seçilir. Ben de pek çok film ve dizi film için bu test kayıtlarına girerek değerli oyuncuların sesi oldum.



Birkaç örnek isim alabilir miyim? Kimlerin sesi oldunuz?

Drew Barrymore – Canta Clarita/ Diet dizisi mesela çok keyifli bir örnek benim için… Caroline Dhavernas – Hannibal dizisi Dr. Alana Bloom rolüyle… Jesica Alba  yanılmıyorsam İnto the Blou / Maviliklere Doğru filmi ve daha pek çoğu…



İyi bir dublaj kötü bir oyunculuğu kurtarır mı?

Vizyon sahibi bir yönetmen kötü yazılmış bir senaryoyu seyir keyfi yüksek bir filme dönüştürebilir. İyi yapılmış bir dublaj da aynı şekilde oyuncunun oyunculuk gücünü yükseltebilir elbette. Kötü oyunculuğu bile izlenilir kılabilir. Tabii bunun tam tersine de şahit olabiliyoruz. İyi bir oyuncu-oyunculuk ama o aktöre yakışmayan bir ses ve üstüne kötü bir konuşma ile orijinal sesi dinlemeyi tercih ederek, bizi yorsa bile, altyazı seçeneğine yöneliyoruz bazen.



Son dönemde mikrofon oyunculuğu – mikrofon oyuncuları gibi bir söyleme sıklıkla rastlıyoruz. Bu yeni bir alan mıdır yoksa yeni bir adlandırma mı?

Yeni bir alan değil. Günümüzde pek çok iş koluna ve pek çok kavrama yeni adlar veriliyor. Aslında ‘dublaj’ işinin ve ‘dublaj sanatçısı’ tabirinin ‘mikrofon oyunculuğu’ ve ‘mikrofon oyuncuları’ şeklinde yeniden isimlendirilmesidir bunlar. Çok çok yeni tanımlamalar olarak duruyor önümüzde. Bu tarz şeyler bana ‘Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok’ hissini uyandırıyor.  Üstelik dublaj ve seslendirme arasındaki bariz farkı karşılamıyor da bana göre… “Seslendirmede bir oyunculuk yeteneği beklenmiyorken ‘mikrofon oyunculuğu – oyuncuları’ kavramları hangi noktada duruyor? “ gibi sorular sorduruyor bana… ‘Seslendirme’ için de yeni bir ada ihtiyacımız olacak sanırım.



Ben sesinize hayranım! Aşırı dinlendirici. Terapi gibi. Hiç masal seslendirdiniz mi?

Ah, teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. Maalesef masal konusunda böyle bir çalışma denk gelmedi. Ama elbette isterim.



Sevtap Hanımla, söyleşimize, ülkemizde 1932 yılında ‘Bir Millet Uyanıyor’ filmiyle başlamış olan dublaj ve seslendirme sektörüyle devam etmek istiyorum.Sevtap Hanımla, söyleşimize, ülkemizde 1932 yılında ‘Bir Millet Uyanıyor’ filmiyle başlamış olan dublaj ve seslendirme sektörüyle devam etmek istiyorum.

Hiç kötü bir karakter seslendirdiniz mi?

Süreklilik arz eden bir rol hatırlamıyorum. O kadar fazla film ve dizi film var ki! Kimilerinde muhakkak kötü bir karakterin de sesi olmuşumdur. Ama iyi ya da kötü bir karakter konuşmak açıkçası benim için fark etmiyor. Önemli olan, ses verdiğim oyuncunun oyunculuğunu destekleyecek, onun başarısını yansıtabilecek bir dublaj yapabilmek benim için.



Sesli kitap projeleri görme engelli bireyler için çok faydalı. Kitap seslendirmeyi düşünüyor musunuz?

Böyle bir teklif gelirse, neden olmasın? Sonuçta bu tek başıma karar verip yapabileceğim bir proje değil. Bu tarz projeler yapanları sevgiyle kucaklıyorum. Öyle kıymetli ki! Bir gün içinde yer almaktan memnuniyet duyarım.



Teşekkür ediyorum bu ikinci güzel sohbetimiz için sevgili Elif.



Ben teşekkür ederim.



NOT: Sevtap Çapan’ın güzel sesinden  Ben Kara Fatma oyununu izlemek için sabırsızlanıyorum.



Bu ayın oyun takvimi:



- 11 Ocak 2022/ SALI-22:30 İstanbul Şişli Tiyatrosu BEN SERİSİ KURTULUŞ GALA

- 15 Ocak2022/Cumartesi-20:00 İzmir Torbalı Bkm Torbalı TİYATRO GÜNLERİ

- 24 Ocak 2022/Pazartesi -20:00 – Kazıklı Kervansaray Kültür Yapısı-Gölcük Tiyatro Şenliği

- 30 Ocak 2022/Pazar-19:00 Şişli Tiyatrosu

Yazar: Elif Doğruyol

#dublaj #dublajsanatçısı #karafatma #oyuncu #sanat #sevtapçapan #tiyatro #türktiyatrosu #yazar #yönetmen
https://haberton.com/sevtap-capan-ile-dolu-dolu-sanat-sohbetleri-bolum-2/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu?

Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Bitlis’te başıboş köpeklerin ısırmasının ardından kuduz tanısı konan 10 yaşındaki Mustafa Erçetin hayatını kaybetmişti. Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler, ülkeyi derinden etkileyen olaya dikkat çekerek kuduz vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Eskişehir’de Veteriner Hekim Mehmet Kızılinler , kuduzun bütün memelilerde görülebilen viral bir hastalık olduğunu ifade etti. Ülkemizde yaban hayatı kaynaklı vakaların sık görüldüğünü belirten Kızılinler, “Kuduz, hayvan hastalıkları arasında en riskli rahatsızlıkların başında gelmektedir. Son zamanlarda farklı hastalıklar gündeme oturduğu için bu tür vakalar gündemden düştü. Dolayısıyla halkımız kuduz hastalığı konusunda bilinçsiz kaldı” dedi. Türkiye'de kuduz vakaları: Risk artıyor mu? Hayvanlarda kuduz belirtilerini aktaran Kızılinler, “Hırçınlık, ağızda salyalanma, saldırganlık, sinir sistemiyle alakalı aşırı hassasiyet, sığırlarda aşırı bağırma gibi belirtiler kuduz hastalığını işaret ed

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları

Yeni medya ve geleneksel medyanın farkları hakkında Prof. Dr. Süleyman İrvan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.. Geleneksel medya ile yeni medya kavramları son dönemlerde adını en çok duyduğumuz kavramdır. Her gün saatler geçirdiğimiz yeni medya ve geleneksel medyanın farkları her gün biraz daha açılıyor. Geleneksel medyayı özetlemek gerekirse.  Geleneksel medya:  Tek yönlü iletişim sağlayan dergi, televizyon ve gazete gibi iletişim araçlarının bütününe verilen isimdir. Kısacası geleneksel medya sesli ya da yazınsal basını kaplayan araçların tümüne verilen isimdir Yeni medya ise: Yeni Medya ya da bir diğer deyişle dijital medya , bilgisayar ve internetin kullanılarak oluşturulan ortamlara verilen isimdir. Yeni medyada iletişim tek yönlülükten çıkmakta ve çift yönlü iletişime geçmektedir.  Özellikle z kuşağı dediğimiz nesil ile yeni medya kelimesini daha fazla duymaya başladık. Gelişen teknolojide medyalardan haber alma şeklimiz bile değişti bu söyleşide vatandaş gazeteciği, eski medya y

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir?

Turgay Tanülkü'nün hikayesi! Gerçek baba kimdir? Gerçek baba kimdir? Doğurtup bakmayan mı? yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı? Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi'ne yaklaşırken zaman 1970'i gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi. Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı. Daldı gitti uzaklara. TURGAY TANÜLKÜ'NÜN HİKAYESİ! Bu öyķü gerçek bir babanın hayat hikayesidir. Bu öykü Turgay Tanülkü 'nün hikayesi. 1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik BABA NE DEMEK? Sırtını yasladığın dağ. Güven duygusu. Korkmamak Ama öyle olmaz. Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi....Turgay'ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm den